Ergenlikte Gelişim Görevleri

Bir insan bu günün ve geleceğin sorunlarıyla başarılı bir şekilde uğraşacaksa, bebeklikten ve ilk çocukluktan ergenliğe, ergenlikten ileri yetişkinliğe doğru özel davranış türlerinin kazanılması gerekmektedir. Ergenlik, bedensel, toplumsal, bilişsel olgunlaşma dönemidir. Bir ergenin başarması gereken yaşam görevleri bu bölümde incelenmektedir.

A) Bedensel Özelliklerini Kabul Etmek ve Bedenini Etkili Biçimde Kullanmak:
Ergenlik, bir dizi hızlı bedensel değişimle biyolojik olarak başlar; Bu değişimler büyük ölçüde bir insanın yetişkin boyuna, ağırlığına, bedensel ve cinsel özelliklerine kavuşmasını sağlar. Bunun sonuçlarından herkes hoşnut kalmaz. Bir kız ya da erkek çocuk, kendini çok kısa ya da çok uzun bulabilir. Umduğu kadar yakışıklı ya da güzel olmadığını düşünebilir. Buradaki gelişim görevi bedensel özelliklerini kabul etmeyi ve onları en iyisi sanmayı öğrenmektir.

B) Eril Yada dişil Bir Toplumsal Rolü Gerçekleştirmek :
Hala değişen bir dünyada bu görev bir ergenin bugün yapmak zorunda olduğu dönemlerin en önemlilerinden birini oluşturmaktadır. Bu davranış tarzını açıkça eril, diğerini açıkça dişil olarak etiketlediğimiz, yıllarda "bir erkek ya da kadının en uygun davranışı nedir?" sorusunu yanıtlamamız kolaydı. Oysa bugün bir çok kişi cinsler arasındaki benzerlikleri farklılıklardan daha fazla vurgulamaktadır. Kumaş pantolonlar, blucinleri, unisex saf kesimlerini düşünelim. Kuşkusuz en büyük değişimler kadın rollerinde ortaya çıktı. Ama herkes aynı yönde hareket etmemektedir. Kimileri, toplumsal rollerini geleneksel çerçevede gerçekleştirme, kimileri eşitliği ve birbiriyle örtüşen davranışları savunmakta, kimileri aşırı uçlar arasındaki yerini korumaktadır. Anlaşılır bir biçimde ana-babaların, öğretmenlerin ve ergenlerin kendilerini, yakın geçmişten kesinlikle farklı olan bir şimdiki zamandan köklü biçimde ayrılan bir geleceğe hazırlanma konusunda kafaları karışmaktadır.

C) Her iki cinsten yaşıtlarıyla yeni ve daha olgun ilişkiler kurmak :
İlk ergenliğin büyük ölçüde aynı cinsten arkadaşlardan kurulan yaşıt grupları şimdi yerini daha olgun erkek kadın ilişkilerine bırakmalıdır. Ergen, karma bir grupta gülüşmeden, kızarmadan, terlemeden ne söyleyeceğini ve nasıl söyleyeceğini, yetişkinlere özgü çeşitli toplumsal etkinliklere nasıl katılacağını öğrenmek zorundadır. Kültür, bu toplumsal ilişkilerin ne olduğunu büyük ölçüde belirler; bir toplumdan diğerine ve sınıflar arasında değişiklik gösterir.

D) Ana-babadan ve diğer Yetişkinlerden Duygusal Bağımsızlığı Gerçekleştirmek:
Ana-babadan özellikle davranış, tutum ve ilgiler bakımından bağımsız olmaya girişen ergenler, genellikle önceden izin almadan, ardından da, ayrıntılı rapor vermek zorunda kalmadan bir şeyleri arkadaşlarıyla birlikte yapmak isterler. Daha çok çöplüğe benzeyen yatak odasının kapısına "özel mülkiyet", "uzak durun" levhaları astığını belli sürelerde anımsarsınız. Fakat, bağımsızlığın getirdiği özgürlükle birlikte, ana-babaya ve diğer yetişkinlere duyulan sevgi ve saygıyı veren bir başka boyut daha vardır. Bu boyut, vermeyi ve almayı her iki tarafı da anlamayı gerektirir. Havınghurst'un (1972) belirttiği gibi ergenler, ana-babalar, onların üzerinde otorite kurmaya kalkıştığında sıklıkla baş kaldırırlar. Ama ana-babalar onların sorumlu yetişkin gibi davranmaya yüreklendirdiğinde, bağımlılık göstermeye çalışırlar. Burada da kültür, önemli bir rol oynar. Bağımsızlık görevi alt sınıftan orta sınıftakinden daha kolay yerine getirilmektedir. Orta sınıf uzayan eğitimi, ekonomik desteği, geçilmiş olan evliliği, daha fazla kazımayı, özellikle ergen kızları vurgulamaktadır.

E) Evliliğe ve Aile Yaşamına Hazırlanma :
Bu gelişim görevi, bir çok açıdan, az önce tartışılan yönü, dördüncü görevlerde ilerlemeler kaydedilmiş olmasına bağlıdır. "Deneme evliliği", "birlikte yaşama" gibi toplumsal geleneklerdeki değişimler belki bu gücü çağdaş ergenler için daha zor ergenlerin çoğu büyük olasılıkla sonunda evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı beklemektedir. Ancak, Havıghurst'un belirttiği gibi bazen ergenler evliliği ve aile yaşamını zevkle beklerler. Bazıları ise, düşmanlık ya da korku hissederler. Açıkça bir bireyin bu alandaki tutumu, başarısı ya da başarısızlığı hem kültürden ve sosyo-ekonomik düzeyden hem de aile deneyimlerinden etkilenir. Bir çok ergen fazla düşünmeden ya da hazırlanmadan ve çoğu zaman ev işleri ya da çocuk yetiştirmek için gerekli olan becerilere sahip olmadan evlenmekte ve çocuk yapmaktır. Bu olduğunda, lise veya üniversite düzeyinde gerekli kurslara ve rehberliğe baş vurularak daha fazla çaba harcadığını görmekteyiz (Onur, 1993).